Hani durur ya zaman,
Hani kelam susar, sükut konuşur. Rüzgar içini titretir ya insanın. Hani vakit gece yarısını geçer, Gece yolcularını alıp götürür ya kendi şehrine, Yıldızlar serpiştirdiği kendi kaldırımlarına… İşte o an, karşımda o. Yar, yaren, hayal, umut. Yıldız bazen çok ama çok uzak, Bir inci tanesi gözbebeğimde sakladığım. Bazen bir ah alevden, dua gönülden Serzeniş taa derinden. O işte, yar İstanbul. Bu kez hayallerimde değil Bu sefer içimde bir kor değil, Yakmıyor. Üşüyorum… Bir rüzgar Esip geçiyor alevlerin üstünden. Küllerini savuruyor yangın yerlerinin. Küller gidiyor ardında güller bırakıp. Oysa ben biliyorum. Gülün ömrü az olur. Bu hayal içre hayal, düşte düş, Bitecek bir gün bu mahzun gülüş. Her gece rüyalarımda adımlayacağım Islak kaldırımlarını. Bilmediğim sokaklara dalıp, Avare dolanacağım. Ve her adımda Daha bir sen olacağım. Her sabah ince bir sızıyla açacağım gözlerimi, Ansızın, gün ortasında, Ya da bir aksam alacasında, Hasretin yoklayacak içimi. Sılada gurbet neymiş yeniden tadacak yüreğim. Bir garip, bir yabancı gibi dolaşacağım. Memleketimin bildik sokaklarında. Yeniden sorular sormaya başlayacağım. Aynı cevapları almaktan korkup susacağım. Ya hayır konuş ya sus diyenin hatrına, Tüm umutsuz, ışıksız cümlelerimi Haliç’in karanlık sularına bırakacağım. Ve adını hala bilmediğim o sokakta, O kimsesiz caminin avlusunda, Sarıklı bir mezar taşının dibine Gömeceğim, Tüm keşkelerimi. Ah İstanbul! Kays’ın Leylasısın şimdi uzaklarda. Özledikçe, istedikçe, bekledikçe, Kaçan nazlı bir yarsın. Hem sevmekten korkuyorum, Hem için için yanıyorum. Ve sen nazlı yarim, Ben yandıkça sen kayıyorsun, Ellerimden, düşlerimden. Yine bahar geldi bak! Bu kaçıncısı sensiz geçen? Yok mu bana da Mermer sütunlu mabedlerinde Bir secdelik yerin? Yok mu avlularındaki Güvercinler kadar değerim? Keşke bir martı olsam da, Çığlık çığlık kanat çırpsam Nazlı sularında. Bir kandil olsam, Işıl ışıl mahyalarında. Yahut yaşlı çınar Eyup Sultan’da… Bekle beni şehr-i yarim. Bir gün… En parlak yıldızlarını devşirip, Kara gecelerinden memleketimin, Geleceğim sana. Bir seher vakti, Herkes uykudayken henüz, Rüyalarıma sarıp sarmaladığım Hatıralarımı, alıp yanıma Geleceğim. Belki yorgun bir Eylül akşamında Ellerimde bir deste kuru yaprak… Her biri sensiz bir sonbahar hatırası, Gözlerimde sönmeye yüz tutmuş Bahar hülyası, Geleceğim… Güneş, ardında kızıl bir gülşen Veda ederken yedi tepeye, İçli bir ezanla çınlarken kubbeler, Rengi kaçmış hayallerimi, Yarım kalan düşlerimi, Ve hiç eskitmediğim ümidimi Alıp geleceğim. Bekle beni sen İstanbul! |
No comments:
Post a Comment